Hastalar İyileşmek İstemiyorlar mı?
Doktorların Söylediklerini Anlamadığımız Halde Utandığımız için Doktora Soru Sormuyoruz.
Hasta güvenliği, son yıllarda sağlık hizmetlerinin kalitesinin geliştirilmesi kapsamında ele alınan güncel ve önemli konulardan birisi olduğunu söyleyen Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilaver Tengilimoğlu, hastalar üzerinde yaptıkları araştırmalardan ilginç sonuçların ortaya çıktığını belirterek, ’’Doktorların mesleki terminolojinin ağır bastığı bir dille konuştuklarında, hastaların yüzde 73,3’ünün doktorun söylediklerini anlamadıklarında bile utandıkları için tekrar soru sormadıklarını belirtmişlerdir’’ dedi.
Sağlık hizmetleri yönetimi alanında yapmış olduğu ulusal ve uluslar arası çalışmaları ile bilinen Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilaver Tengilimoğlu ve Medicana Hastanesi Kalite Birim Yöneticilerinden Uzman Özlem Füsun Sevim tarafından yapılan araştırma kapsamında, hasta güvenliği çerçevesinde, hastaneye tedavi amaçlı gelen hastaların, kendi tedavi ve bakım süreçlerinin ne kadarına katılabildikleri, ne kadar bilinçli davrandıkları incelendi.
Yakın geçmişe kadar hekimlerin, hastalarının düşüncelerini, hislerini, korkularını ve endişelerini hiç dikkate almadan, hastalarının haklarında tek yanlı tedavi kararları aldığını söyleyen Tengilimoğlu, hastalarında çoğu kez hastalıkları hakkında detaylı bilgiler alamadan tedavi sürecine katılır, ilaç kullanır ve ameliyat olduğunu belirtti. Sağlığın bugünkü tanımında hastanın anahtar bir oyuncu olduğunu vurgulayan Tengilimoğlu, ’’Hastaneler gibi yüksek riskli süreçlere sahip bir sektörde, hastanın tedavi ve bakım sürecine katılması, duyarlı olması, kendi sağlığı hakkında, kullanacağı ilaçlar ve geçireceği ameliyatlar hakkında sorular sorabilmesi, hekimi ile ortak kararlar alabilmesi, oluşabilecek istenmeyen olayları ve tıbbi hataları azaltacaktır. Sağlığın bugünkü tanımında hasta anahtar bir oyuncudur. Hastanın temel haklarından biride karar alma sürecine katılma hakkıdır. Son birkaç yıl içerisinde hasta katılımı giderek artan bir şekilde sağlık süreçlerinin yeniden tasarlanmasında önemli bir bileşen olarak kabul edilmiştir’’ dedi.
Joint Commission tarafından, 2009 yılından itibaren hasta güvenliği uygulamalarına dahil edilen, hastanın tedavi süreçlerine aktif olarak katılımı yönündeki uygulamaların ‘speak up programı’ adı altında toplandığını anımsatan Tengilimoğlu, bu programın en büyük faydasının, hasta ve yakınlarının tedavi süreçlerinde daha çok soru sormalarını ve daha dikkatli olmalarını, hastaların bilinçli olmasını, tedavi ve bakıma yardımcı olmalarını sağladığını kaydetti.
Ankara’daki özel bir hastanede yatarak tedavi hizmeti almak için başvuran 400 hasta ile yüz yüze anket tekniği kullanılarak gerçekleştirilen çalışmada, elde edilen önemli sonuçların çok ilginç olduğunu vurgulayan Tengilimoğlu, anket sonuçları hakkında şu bilgileri verdi:
’’Doktorların mesleki terminolojinin ağır bastığı bir dille konuştuklarında, hastaların yüzde 73,3’ü doktorun söylediklerini anlamadıklarında bile utandıkları için tekrar soru sormadıklarını belirtmişlerdir. Katılımcıların yüzde 65,6’sı doktorun sempatik davranışlı olması sonucunda utanmadan soru sorduklarını ifade etmişlerdir. Lisansüstü öğrenimini tamamlamış katılımcıların yüzde 37,3’ü ağrı kesicilerin yan etkilerini biliyor musunuz? Sorusuna ‘evet biliyorum’ cevabını verirken bu oran orta öğretimde yüzde 17,5 ‘e düşmektedir. ‘Hasta haklarını ve sorumluluklarını biliyor musunuz?’ sorusuna, ilköğretim mezunu katılımcıların yüzde 72,0’si ‘hayır bilmiyorum’, üniversite ve lisansüstü katılımcıların yüzde 88,0’i ‘kısmen biliyorum’ yanıtlarını vermişlerdir. Ankete katılanlara hastalığınız ile ilgili ameliyat kararı verildiğinde ikinci bir hekime danışırmışsınız? sorusuna yüzde 40 ‘ı tek bir doktorun fikri ile yetinmediklerini bir başka doktordan fikir aldıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca diğer seçenekler yüzdelik dilim açısından incelendiğinde, üniversite mezunu katılımcıların yüzde 27,8’i ‘doktor hakkında bilgi toplarım’ cevabını verirken, orta öğretim mezunu katılımcıların yüzde 19’u ‘ameliyatın aciliyetini sorarım’ yanıtlarını vermişlerdir. İlaç reçetesini okuyamadığınızda, doktorunuza tekrar sorarmısınız? Sorusuna, 36- 55 yaş arası katılımcılar yüzde 78.3 oranında, ‘Evet, tekrar sorarım’ yanıtını vermişlerdir. Özellikle ilaç kullanımı ile ilgili konularda hasta katılımının yüksek olduğu düşünülmektedir. Sağlık personellerinin ellerini yıkayıp yıkamadıklarına dikkat etme oranının, 15-25 yaş arası grubunda yüzde 28,0 iken bu oran 26-35 yaş arası katılımcılarda yüzde 50,0‘ye çıktığı görülmektedir. ‘Bilgilendirilmiş onam formunun ne olduğunu biliyormusunuz?’ sorusuna, Kadın katılımcıların yüzde 34,4’ü ‘kısmen biliyorum’ yanıtını verirken, erkek katılımcıları yüzde 39,6’sının ‘hayır bilmiyorum’ yanıtını verdikleri görülmüştür. Hastalara ‘Eczaneden aldıkları ilaçları isim, doz, son kullanma tarihi yönünden kontrol edip etmedikleri’ sorulduğunda, 26-35 yaş arası grubun yüzde 49,5 oranda ‘Evet kontrol ederim’ yanıtını vermiş olması dikkat çekicidir. Hastaların enfeksiyonlara karşı ne kadar duyarlı olduklarını belirlemek için el hijyeni ile ilgili sorulan sorulara verdikleri cevaplar incelendiğinde, kadın katılımcıların yüzde 44,0 oranında erkek katılımcılara göre el hijyeni konusunda daha dikkatli oldukları görülmüştür.’’
Yapılan anket sonucunda hastaların tedavi sürecine katılımının artırılması ve Speak Up programının başarılı bir şekilde uygulanması için bazı önerilerin getirildiğini söyleyen Tengilimoğlu, ’’Toplumda eğitim düzeyinin artması ile toplum yaşantısının her aşamasında kişilerin seçiciliği artmaya başlamıştır. Aynı şekilde sağlık kurumlarının tercih edilmesinde de bu seçicilik dikkat çekicidir. Hastalar, sağlık hizmeti almak istedikleri kurumları araştırarak gitmektedirler. Bu durumda sağlık kurumlarının; temiz, hijyenik bir ortam sağlamaları, güler yüzlü ve güven verici bir hizmet sunmaları, çalıştırdıkları sağlık profesyonellerinin hizmet verdikleri branş dallarında yetkin olmalarına dikkat etmeleri, çalışanlarının hastalara şefkat ve sabırla yaklaşmalarını sağlamaları, hasta güvenliğini bir kurum kültürü olarak benimsemelerini, sundukları sağlık hizmetlerini akredite olmasalar bile belirli standartlarda sunması sağlanmalıdır. Sağlık profesyonelleri, hastalar ve aileleri ile konuşurken, sempatik davranmaları, empati kurabilmeleri, sakin ve sabırlı olmaları, onların endişelerini ve korkularını anlayarak, tıbbi terimleri kullanmadan anlayabilecekleri bir dil ile rahatsızlıkları hakkında bilgiler verebilmelidirler. Hastaların, fazla soru sormalarına sinirlenmemeleri, hastaları hakkında tedavi planı yaparken onların bu sürecin bir parçası olduklarını hissettirmeleri ve katılımlarını destekleyici davranışlar sergilemeleri önerilmektedir. Hastaların kulaktan dolma, eksik ve yanlış bilgilerle doktora gitmeden ilaç kullanması önlenmelidir. Bu konuda sağlık kurumları ve eczaneler, hastaları bilgilendirici afişler kullanabilir. Cerrahi işlem yapılacak her hastaya aydınlatılmış onam formunun ne olduğu anlatılmalı ve hastanın bu formu okuyarak imzalaması sağlanmalıdır’’ diye konuştu.