Çubuk; ovaya ve içinden geçen çaya adını veren bir yerleşim merkezidir. Türklerin Anadolu’ya hakim oldukları dönemde kurulan yerleşim yeri, Ankara’nın kuzey doğusunda Karadeniz bölgesinin geçiş kuşağında yer alır. Adını kurulduğu yerin yeşil olmasından almıştır. Çubuk, Ankara savaşı ile birlikte tarihi önem kazanmış bir ilçemizdir.
Çubuk İlçesi İç Anadolu Bölgesinde ve Başkent ANKARA İline bağlı bir ilçedir. Tarih içinde ilçenin adı ilk kez 1402 yılında, Çubuk ovasında yapılan ANKARA savaşı ile duyulmuştur. Tarihsel önemini bu savaştan alan kasaba, ilk kez 1902 yılında ilçe merkezi yapılmıştır.1910 yılında yeniden Bucak olmuş ve 1921 yılından bugüne ilçe olarak gelmiştir. İlçeye bağlı köylerin bir çoğu adını ANKARA savaşına ilişkin yaşanan olay ve savaşan Komutanlardan almıştır.
Çubuk ve civarı Anadolu’nun Türkler tarafından fethi sırasında ilk ele geçen yerlerdendir. Bu bölgeyi, Selçuklu komutanlarından Çubuk Bey ele geçirmiştir. Çubuk isminin buradan gelmiş olabileceği konusunda görüşler bulunmaktadır. Çubuk, Türklerin fethinden sonra yoğun bir şekilde Oğuz Boyları’nın iskanına sahne olmuştur. XVI. Yüzyıldan kalan Osmanlı tahrir defterlerindeki köy adları Alayundlu, Çavundurlu, Eymür, İğdir, Kınık, Peçenek ve Yazır boylarından bazı grupların bu bölgede yerleştiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca Karakeçili ve Akçakoyunlu aşiretleri de Çubuk’a yerleşmişlerdir. Türk aşiretlerinin birçoğu Çubuk’a geldikten sonra zamanla yerleşik hayata geçmişlerdir. XVI. Yüzyılda aşiretlerin hemen hemen tamamı konar göçerliği bırakmış ve köylerde oturarak, zirai üretim ve hayvancılıkla uğraşmaya başlamıştır.
Bölgede, bu dönemde sadece iki aşiret yerleşik hayata geçmemiştir. Bunlar Murad Fakihlü ve Işık Gazilü cemaatleridir. Aşiretler yerleşik hayata geçmelerine rağmen yayla hayatını sürdürmeye devam etmişlerdir. Bölge halkı XVI. Yüzyılda Aydos dağlarındaki yaylalara çıkarlardı.
XVI. yüzyılda Çubuk, Osmanlı taşra teşkilatında Ankara Sancağı’na bağlı bir kazaydı. Ancak kazanın bir merkezi bulunmuyordu. 250 civarındaki köy, Çubuk adı altında bu kazayı oluşturuyordu. Bu dönemde müstakil olarak Çubuk Pazarı ismini taşıyan bir köy de vardır.
1522 yılında Çubuk Kazası’nda 248 köy, 40 mezra, 7 yayla bulunuyordu. Kazanın nüfusu yaklaşık 20.000 idi. 1571 yılına gelindiğindeyse kazanın nüfusu artmış, 30.000 olmuştu. 1571 yılında ise Çubuk’ta 199 köy, 34 mezra ve 18 yayla vardı.
2002 Yılı Ağutos ayı itibariyle ilçemize bağlı 3 Belde 85 Köy vardır. İlçemiz 23.7.2004 tarih ve 2531 sayılı resmi gazetede yayımlanan 5216 sayılı Büyükşehir Belediye kanunu sonucu metropol ilçe olmuştur. Bu kanun itibariyle 27 köy yeni düzenleme ile belediyemize bağlanarak mahalle statüsüne kavuşmuştur.
İlçemiz Ankara iline asfalt yolla bağlıdır. Yolun uzunluğu ilçemizden itibaren 39 Km.‘ dir. Ayrıca Akyurt ilçesi, Yukarı Çavundur Beldesi ve Sirkeli Beldesine de asfalt yolla bağlıdır.
Köy yolları yaz ve kış ulaşıma açıktır. Çubuk – Ankara arasında 06:00 23:30 saatleri arası her 15 dakikada otobüs seferleri yapılmaktadır.
Esenboğa Havaalanı ilçemizin hudutları içerisindedir. Esenboğa havaalanından ilçemize ulaşım karayolu ile yapılmaktadır.
İlçenin üç tarafı dağlarla çevrili , güneyi ovaya doğru açık ve denizden uzak olduğu için kara iklimi hüküm sürmektedir. Yazları kurak ve sıcak , kışları ise soğuk ve yağışlı geçer. Kaydedilen en düşük ısı –21.5 derece , en sıcak ısı +37.7 derecedir. Yağmur ortalamaları 472 mm. Ve nisbi oranı ise % 68 ‘ dir.
İlçemize bağlı Esenboğa beldesi sınırları içerisinde bulunan, Olimpik Termal Havuz ve Spor tesisleri mevcuttur.
İlçemizde belediyemiz bünyesinde faaliyet gösteren çok amaçlı M.Akif ERSOY kültür merkezi bulunmaktadır. (Kültür merkezi 400 oturumlu olup Düğün salonu, Tiyatro Gösteri Salonu ile toplantı salonu olarak hizmet vermektedir.)
İlçemizde tarihi eser niteliği taşıyan, ilçemizin muhtelif mahallerinde bulunan 5 adet tarihi eski evler mevcuttur.
Çubuk İlçesi İç Anadolu Bölgesinde ve Başkent ANKARA İline bağlı bir ilçedir.Tarih içinde ilçenin adı ilk kez 1402 yılında, Çubuk ovasında yapılan ANKARA savaşı ile duyulmuştur. Tarihsel önemini bu savaştan alan kasaba, ilk kez 1902 yılında ilçe merkezi yapılmıştır.1910 yılında yeniden Bucak olmuş ve 1921 yılından bugüne ilçe olarak gelişmiştir. İlçeye bağlı köylerin bir çoğu adına ANKARA savaşına ilişkin olay ve Komutanlardan almıştır.
Çubuk ve civarı Anadolu’nun Türkler tarafından fethi sırasında ilk ele geçen yerlerdendir. Bu bölgeyi, Selçuklu komutanlarından Çubuk Bey ele geçirmiştir. Çubuk isminin buradan gelmiş olabileceği konusunda görüşler bulunmaktadır.
Çubuk, Türklerin fethinden sonra yoğun bir şekilde Oğuz Boyları’nın iskanına sahne olmuştur. XVI. Yüzyıldan kalan Osmanlı tahrir defterlerindeki köy adları Alayundlu, Çavundurlu, Eymür, İğdir, Kınık, Peçenek ve Yazır boylarından bazı grupların bu bölgede yerleştiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca Karakeçili ve Akçakoyunlu aşiretleri de Çubuk’a yerleşmişlerdir.Türk aşiretlerinin birçoğu Çubuk’a geldikten sonra zamanla yerleşik hayata geçmişlerdir. XVI. Yüzyılda aşiretlerin hemen hemen tamamı konar göçerliği bırakmış ve köylerde oturarak, zirai üretim ve hayvancılıkla uğraşmaya başlamıştır. Bölgede, bu dönemde sadece iki aşiret yerleşik hayata geçmemiştir. Bunlar Murad Fakihlü ve Işık Gazilü cemaatleridir. Aşiretler yerleşik hayata geçmelerine rağmen yayla hayatını sürdürmeye devam etmişlerdir. Bölge halkı XVI. Yüzyılda Aydos dağlarındaki yaylalara çıkarlardı.
XVI. yüzyılda Çubuk, Osmanlı taşra teşkilatında Ankara Sancağı’na bağlı bir kazaydı. Ancak kazanın bir merkezi bulunmuyordu. 250 civarındaki köy, Çubuk adı altında bu kazayı oluşturuyordu. Bu dönemde müstakil olarak Çubuk Pazarı ismini taşıyan bir köy de vardır.
1522 yılında Çubuk Kazası’nda 248 köy, 40 mezra, 7 yayla bulunuyordu. Kazanın nüfusu yaklaşık 20.000 idi. 1571 yılına gelindiğindeyse kazanın nüfusu artmış, 30.000 olmuştu. 1571 yılında ise Çubuk’ta 199 köy, 34 mezra ve 18 yayla vardı.
İlçemizde bulunan Sele Köyünde türbesi olan Seyyid Kalender Veli, bir derviş olup,Horasandan gelen alperenlerdendir. İlçemiz Cumhuriyet Mahallesinde (Çubuk Lisesi yanında) daha önce bulunan ve şimdi yerinde iskan edilen binaların bulunduğu Gül Baba türbesi (zaviye) de döneme ait izler arasında yer alır.
Gelen erenler, Ankara ve çevresinin Türkleşmesinde, yurt olmasında öncü olmuşlardır. İlçemiz ve Ankara çevresi 1354 yılında Osmanlı hakimiyetine katılmıştır. Osmanlı kaynaklarında Çubuk Bazarı, Çubukabad aslında yerleşim yeri olarak geçer. Abad: mamur, şen ve bayındır anlamına gelir. Evliya Çelebi 17. yüzyılda doğudan batıya doğru yaptığı seferi anlatırken; Çubuk ovasını 10 gün boyunca gezdiğini ve burasının 150 akçelik kaza, 7 nahiye ve 70 köyden oluştuğunu belirtmektedir. Evliya Çelebi seyahatnamesinden anlaşılacağı üzere ilçemizin 1648 yılında bir yerleşim yeri olduğu açıktır.
1902 yılında kaza olmuş, 1907 yılında Ankara’ya bağlı nahiyeye dönüştürülmüştür. 21 Ekim 1920’de TBMM başkanı Mustafa Kemal Paşa ve bakanlar kurulu imzasıyla tekrar kazaya dönüştürülen Çubuk’ta bulunan Ravlı (Akyurt ) ve Sirkeli köyleri nahiye yapılmıştır. 1990 yılında Akyurt Çubuk’tan ayrılarak ilçeye dönüştürülmüş, 2005 yılında alınan kararla da Ankara Büyükşehir sınırları içerisinde yer almaya başlamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk 1933 yılında; Melikşah köyünde yer alan açık havuz şeklindeki Melikşah hamamını, 16.06.1935 tarihinde başbakan İsmet İnönü, Ali Çetinkaya, cumhurbaşkanılığı muhafız alayı komutanı binbaşı İsmail Hakkı Tekçe ile yaptığı gezide ilçemizi onurlandırmış ve halkımızın sıcak sevgisi ile karşılanmıştır. Çarşı merkezinde üzeri kapalı tutulan su kuyusu yanında hatıra fotoğrafı çektiren Atatürk ve maiyetindeki heyet ile birlikte şimdiki belediye binasının bulunduğu çay bahçesinde istirahat etmiş, halk ile sohbet ederek daha sonra Kışlacık Köyü ve Karagöl’ü ziyaret etmişlerdir. Aydos dağı yaylasında küçükbaş hayvancılığı geliştirmek amacıyla Atatürk’ün emri ile yaylaya mandıra yapılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk “Tarih, bir milletin kanını, hakkını ve varlığını hiçbir zaman inkar edemez” diyerek tarihin önemini vurgulamıştır.
ÇUBUK II BARAJI
Çubuk II Barajı ilçemize 4 km. uzaklıkta olup, Aşağı Çavundur Köyü toprakları üzerinde, dar bir boğazda toprak dolgu olarak 1964 yılında yapılmıştır.
Baraja Çubuk-Karagöl yolu üzerinden ayrılan bağlantı bir yolla gidilmektedir.
Ankara’nın içme suyu ihtiyacını karşılamak ve Ankara’yı Çubuk Çayı’nın taşkınlıklarından korumak amacıyla yapılan barajların ikincisidir. Bu barajın en önemli özelliği tamamen Türk düşünce, emek ve parasıyla meydana getirilmiş olmasıdır.
Çubuk II Barajı da doğal güzelliği ve mesire yerleri ile oldukça yoğun bir ziyaretçi akınına uğramaktadır
KARAGÖL
Karagöl, Çubuk ile Kızılcahamam arasında, Kavak Dağı ile Yıldırım Dağı eteğinde küçük fakat çok derin, krater bir göldür. Gölün çevresi mükemmel bir doğal güzelliğe sahiptir. İlçemize yaklaşık 40 km. uzaklıktadır. Çevresinde spor yapma imkanı vardır. Gölün her iki tarafı yamaçlarla çevrili olup, etrafı çam ve dağ kavağı ile çevrilidir.
Göl kenarındaki ormanların içinde kaynak suları vardır. Bu sular çıkış noktasında oldukça soğuktur. Hatta kayaların aralarından çıkan suların suyun son derece soğuk olmasından dolayı Ağustos aylarında dahi donduğu görülür. Ormanlık bölgelerde av hayvanlarına rastlamak mümkündür. Tepelerde yaz aylarında bile kara rastlanır. 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı’nda, Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ın orduları burada iskan etmişler ve su ihtiyaçlarını karşılamışlar. Göl içinde yüzmek oldukça tehlikelidir. Ortasındaki şelalenin etkisiyle boğulanlar olmuştur.