ŞEHİTLERİN ARKASINDAN
Hâin ve bölücü terör örgütünün, son aylarda artan şiddetteki saldırılarının en küstahça olanı, Hakkâri-Çukurca bölgesinde meydana gelmiştir.
Bilindiği üzere; gece yarısından sonra saat 01.00 civarında, koordineli olarak 8 ayrı noktaya, sabah ışıklarına kadar süren saldırıda, gözü dönmüş canîler; 24 askerimizi şehit etmişler ve pek çoğunu da yaralamışlardır.
Öncelikle vatan savunmasında canlarını kanlarını veren aziz şehitlerimize Allah’tan (c.c.) rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı diliyorum. Umuyorum ki, akan kan yerde kalmayacak, gözyaşları dinecektir.
Toplumun her kesimince, büyük bir reaksiyonla; üzüntü, nefret ve lânetle karşılanan bu saldırı sonucu: Birlik ve kardeşliğimiz güçlenerek, milletçe kenetlendiğimiz gibi, yapılmakta olan ciddi operasyonlarla inşaallah teröristlerin yuvaları başlarına yıkılacak ve hüsrana uğrayacaklardır.
Hz.Adem’den beri hak-batıl mücadelesi sürmektedir. Hz. Peygamberimiz (s.a.v.): “Cihat kıyamet gününe kadar devam edecektir.” Buyurmuştur. Bu mücadele çeşitli şekillerde ve farklı sonuçlarda cereyan etse de, EN SONUNDA HAK GALİP GELECEKTİR.
Üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyası, doğu ile batı arasında bir köprü gibi, dünyanın en stratejik nirengi noktasında bulunduğundan dolayı, dost-düşman bütün insanların gözü bizim üzerimizdedir. Ayrıca İslâmiyet yaşanıp, güçlenerek cihana ışık saçtığı gibi; yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle, havasıyla, iklimiyle, hülasa tüm güzellikleriyle iştahları kabartan cennet misali bir vatandır.
Bu sebepledir ki: Şüheda diyarı aziz vatanımızın her karış toprağı şehit kanıyla sulanmıştır. Ecdadımız; vatanları, din ve mukaddesatı uğrunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamışlardır. Malazgirt’te, Çanakkale’de, Filistin’de, Dumlupınar’da, Selçuklu ve Osmanlı döneminde, tüm etnik guruplar kardeşçe, omuz omuza savaşmışlardır.
Merhum Mehmet Akif’in Çanakkale savaşlarıyla ilgili:
Şühedâ gövdesi bir baksana dağlar, taşlar
O rukû olmasa dünyada eğilmez başlar
Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor
Bir hilâl uğruna ya Rab! Ne güneşler batıyor.
Dediği gibi, nice Mehmetçikler, i’lâyı-kelimetillah uğrunda, seve seve şehadet şerbetini içmişlerdir.
Sahih hadis’i-şeriflerle sabittir ki; ŞEHÂDET rütbesine erişenler, ruhunu teslim ederken, Cenneti-âlâdaki makamını gördükleri için, büyük bir zevkle tekrar, tekrar şehit olmayı dileyerek Mevlâsına kavuşurlar.
Bir şehit, hane halkından 70 kişiye şefaat edecektir. Kıyamet günü cennet ehli cennete gireceği zaman, nebilerden sonra ilk girecek 3 guruptan birisi şehitlerdir.
Doğu ve güneydoğu bölgemizdeki bölücü terörün başlaması ve gelişmesinin bazı sebeplerine değinmek isterim. Bunlar şunlardır:
1- Dünyadaki etnik ve bölgesel ayrılık ve bağımsızlık hareketleri,
2- Cumhuriyetle birlikte, Osmanlı imparatorluk felsefesinden uzaklaşılarak, yıllarca otoriter baskıcı bir yönetim anlayışının sürmesi,
3- Tevhid’i-tedrisat kanunu ve diğer inkılap kanunlarıyla, medrese, tekke ve zaviyelerin kapatılarak, yıllarca süren, dinî eğitim alanındaki boşluk,
4- Osmanlıda olduğu gibi, farklı etnik grupları İslam kardeşliğinde birleştiren din ve dinî tedrisatın, bir dönem yasakçı seküler elitlerce engellenmesi yüzünden, laikliğin dinsizlik olarak anlaşılması,
5- Bölgenin sürgün yeri sayılarak, başarısız ve zayıf devlet memurlarının orada görevlendirilmesi sonucu, milletin devletinden soğuması,
6- Bölgenin uzun zaman ihmal edilerek, yatırımların ve hizmetlerin gelmemesi neticesinde; cehalet, fakirlik ve işsizliğin yayılması,
7- Bütün bunları istismar etmek isteyen, iç ve dış düşmanların zemin bularak, cahil ve işsiz halkı kandırıp, kışkırtmaları sonunda kurulan ve gelişen taşeron terör örgütleri.
SONUÇ OLARAK: Osmanlıda olduğu gibi, ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitime dönük projelerle, milli birlik ve kardeşlik ruhunu hayata geçirerek bataklığı kurutmak gerekmektedir.
HÜDÂYA EMANET OLUN…
Şevket TANDOĞAN